İlk dönem sessiz komedilerin tiz kahkahalarına ve vücut dilinden ilham alan anarşist doğasına ne oldu? Film eleştirmeni Thomas Wartenberg, komedi filminin kahkahadan romantizme geçişinin izini sürüyor.
“Komedinin Altın Çağı” başlıklı mükemmel makalesinde James Agee günümüz komedilerinin kahkaha arttırmada yetersiz olduğundan yakınıp, sessiz komedileri izlemeye değer bulduğunu söylemişti. Bu eleştiriyi Amerikan Film Enstitüsünün “En İyi 100 Amerikan Komedi Filmi Listesi”ni incelerken çok az sessiz film olduğunu gördüğümde hatırladım (Listeye şuradan ulaşılabilir). Listenin en tepesinde cross-dressing’in (kadının erkek, erkeğin kadın gibi giyinmesi) dahil olduğu iki film var: Some Like It Hot ve Tootsie. Listedeki ilk sessiz film, en iyi Amerikan komedilerinden biri olan Buster Keaton’ın The General’i (#18). Charlie Chaplin’in bu listeye ilk girişi ise kesinlikle bir klasik olan fakat birçok yönden daha az komik ve diğer erken kısa filmlerinden daha depresif olan The Gold Rush’la(#25). Harold Lloyd ise yalnızca The Freshman ile 79. sırada. Toplamda, hesabıma göre, 100 filmden sadece 7’si sessiz ve bunlardan 2’si Chaplin’in konuşmadan çektiği sesli filmler (Modern Times [#33] ve City Lights [#31]). Muhteşem kadın komedyen Mabel Normand da dahil olmak üzere ilk dönem komedi filminin mihenk taşları bu listede hiçbir iz bırakmamış.
Açıkçası Amerikan Film Enstitüsü’nün en ünlü komediler listesi günümüzün anlayışının lehine. Ama bunun sadece basit, toplumsal bir unutma vakası olduğunu düşünmüyorum. Bende, bu durum daha çok, bu komedi filmlerinin gelişiminin, oy veren enstitü üyelerinin tercihlerine göre yapılandığı gerçeğini açığa vuruyor. Açıklayayım.
Komedi, filmin kendisi kadar eskidir. Lumière Kardeşler’in çektikleri ilk filmlerin arasında bulunan L’Arroseur arros (1895), bir çocuğun eşek şakasının kurbanı olan bahçıvanı anlatan bir film. Bahçıvanın, çocuğun ayağıyla basıp su akmasını engellediği hortumu çevirip dikkatlice baktığı anda yüzüne su fışkırmasıyla biter. İlk film teorisyenleri filmin karakteristiğini belirlemek için yaptıkları tartışmalarda realistik ya da fantastik unsurlar taşıdığını düşünmüşlerdir ama filmin potansiyel komedi olduğunu görmezden gelmişlerdir. Şüphesiz ki, bunun nedeni kısmen teorisyenlerin film tarihinin basit başlangıçlarını, popüler kültürün yöntemlerindeki gibi sanatsal biçimini belirleyerek onu yükseltmeye çalışmasıdır.
İlk sessiz filmler, bahsi geçen filmdeki gibi espriler üzerinden güldürebilme özellikleriyle diğerlerinden ayrılır. Yıllar boyunca ünlü film komedyenleri -Chaplin, Keaton, Lloyd, bu türün en usta isimleri- bu esprileri geliştirmişlerdir. Unutulmaz örneklerden aklıma geleni Chaplin’in The Idle Class’ı. Chaplin bu filmde iki rolü oynar: geleneksel rolü olan “Tramp” ve ayrıca görmeye alışkın olmadığımız “zengin alkolik” rolü. Filmin bir noktasında, alkoliğin karısı, onu terk ettiğini söyler. Kamera, alkoliğin arkası dönük bir şekilde ağlamaya başladığı sahneyi orta planda gösterir: Omuzları çökmüştür, kafası sallanmaktadır ve vücudu hıçkırıklarla sarsılıyor gibi gözükmektedir. Ancak ters açıdan çekilen sahne bize yanıldığımızı göstermektedir: Alkoliğin asıl yaptığı şey bir martinidir, dolayısıyla duruşu ve hareketleri bu şekilde gözükmüştür. Chaplin’in fark ettiği ve kamerayı kullanarak göstermeye çalıştığı şey şudur: Ağlamak ve bir kokteyl hazırlamak gibi iki alakasız eylem arkadan bakıldığında birbiriyle aynı görülebilir. Kamera bize bir eylemi diğer görsel sanatların -tiyatro gibi- gösteremeyeceği yollarla gösterebilir; çünkü eyleme olan bakış açısına istediğimiz şekilde karar vermemizi sağlar. İlk film teorisyenlerinin, filme en yakın gördüğü sanat formu olan tiyatroda, izleyiciler karakteri yandan görebilirler; bu nedenle bu uygulama sanatsal ortamda işlenememiştir.
Filmler, geliştiği ve filmlerdeki anlatımsal form gişelere hâkim olduğu için komedi filmleri de yarışabilmek maksadıyla duruma ayak uydurmaya çalışmışlardır. 1913 ve 1919 yılları boyunca anlatımsal filmler daha uzun hale gelmiş, daha karmaşık bölümler eklenmiştir. Türünün devamı için komedi filmlerinin de uzaması gerekiyordu. Ama o zamanın yaygın film anlayışında olduğu gibi süreyi uzatmak için arka arkaya espriler yapmak seyircinin ilgisini çekmeyecekti. Komedi filmi bu zorlukla nasıl başa çıkacaktı?
Yanıt belli: Komik esprileri dramatik bir hikayeyle birleştirmek. Chaplin, Keaton ve Lloyd bu biçimde ilerleyerek daha güçlü ve dramatik anlatımla daha uyumlu uzun filmler ürettiler. Ama sık sık komik esprilerle anlatımsal formun çakışması problem yaratıyordu. Açıkçası inanıyorum ki Chaplin’in filmlerinde duygusallığın gittikçe artmasının sebebi budur. Altına Hücum’un başyapıt olması sadece Tramp’ın zengin oluşundaki ve duygusal tatminindeki anlatımın derinliği nedeniyle değil; daha çok Tramp’ın Yeni Yıl Akşamı (“The Oceana Shuffle”) üzerine olan hayalinde, yemek masasında ekmeklerle yaptığı dans sahnesi gibi komik sahnelerdir. Esprilerin seyirciyi sıkmadan, uzun metrajlı bir şekilde düzenlenememesine rağmen, filmlerin geniş anlatımlı yapıyla birleşmesi, filmlerin Agee’in ilk kısa filmleri övdüğü komedi yoğunluğuna her zaman ulaşamamasıyla sonuçlandı.
(Bu arada Woody Allen’ın yapımlarında da benzer bir eğilim görebiliriz. İlk filmleri, Banana (#69) gibi, daha çok bir dizi esprinin gevşek bir anlatım sırasıyla birleşmesinden oluşur. Geç dönem filmlerinde, Annie Hall (#4) gibi, mizah hâlâ görülse de filme hâkim olan anlatımdır. Burada da anlatımsal tutarlılığın gerektirdikleri nedeniyle komedi ikinci plana atılmıştır.)
Komedinin ikinci plana alınması birçok değişik biçimde kendini göstermiştir. Standart türlerin herhangi biri, örneğin Western ya da melodramada olduğu gibi, komik unsurlar taşıyabilir ve taşırlar da. Ama çoğunlukla komedi, romantik filmlerin bir alt kolu oldu ve böylece romantik-komedi filmleri gelişerek komedinin üstünde bir tür oluşturdu. Romantik filmler gelişirken yapısına komik elementler yerleştirildi ve şimdi geldiği noktada, çiftlerin yoluna engeller çıkararak gerilimi düşürmeden seyircinin dikkatini çekmeye çalışılmaktadır. General filmi bu tarz filmler için iyi bir örnektir: Komik sahnelerle doldurulmuş Johnny Gray’in arayışı, eninde sonunda sevdiği kadının kalbini kazanmak içindir. Romantik komedi bu şekilde sessiz sinema dönemlerinde ortaya çıkmaya başlamışken, şu an komedinin ana biçimine dönüşmüştür. Sadece “Amerikan Film Enstitüsü’nün En İyi 100 Romantik Film Listesi”nin yarısından fazlasında değil, komedi filmlerinde de romantizm tipik bir örnek olarak kalmıştır.
Yazan: Thomas Wartenberg
Çeviren: Kardelen Çelik
Kaynak: PhilosophyNow, Oct/Nov 2000