Künye | İletişim | Yazı Gönder | Yazarlar | Arşivler | Düşünbil Portal | Düşünbil Akademi | Düşünbil Dergisi | Libido Dergisi

Bilen bilir; Nuri Bilge Ceylan filmleri kolay hazmedilir filmler değildir.  Nuri Bilge Ceylan; “Koza” (1995) ile başlayan sinema macerasında tüm filmlerinin hemen her karesini bir fotoğrafçı özeni ile sabırla dizayn etmiştir.
Çoğu zaman usulca ve sessizce filmi dolduran bu karelerin tanığı olan izleyici, sabırla söyleneni duymaya çalışır.  Bu izleyici öyle sıradan bir sinema izleyicisi olamaz. Algıları ile imtihana alışıktır bu türün hayranları, hayatın o çok sıradan, ağır aksak ve ziyadesi ile yavaş akışını bilir…
Nuri Bilge Ceylan’ın filmleri de işte bu sebeplerle hayatın ta kendisidir.

Evet, söylendiği gibidir; yavaştır, sekanslar durgundur, oyuncular düşünceli, sahne kasvetlidir… Depresiftir hatta biraz… Eh nihayetinde söylemekte bir sakınca görmüyorum ‘anlaşılması zordur’… Yani olması gerektiği gibidir, hayat gibidir Nuri Bilge Ceylan sineması…
Son zamanlarda filmlerinin zor olduğu, garip ve anlamsız olduğu yönünde yazılar yazıldı ve artık büyük kitlelere ulaşan bu filmlerin izleyicileri arasından ‘hiçbir şey anlamadım yine’ ci ve bu ‘anlayamama’ durumuna sempati oluşturmaya çalışan bir zümre ortaya çıktı.

Ödüller alan ve bu kadar kunuşulan bir filme girmek zorunda hissedecek kadar popüler olanla  yaşayan bu zümrenin, izledikten sonra ‘derin / komplike / realist’ olanı bu derece iteklemesi de anlaşılır bir tavır. Çünkü ‘anlam’ sizin bulup çıkarmanız için saklanmıştır sanatsal aktiviteye. ‘Anlam’ ortalık yerde dursaydı o sanatsal aktivitenin hayatı değiştirici / dönüştürücülüğünden söz edilemezdi. Nuri Bilge Ceylan filmlerinde de ‘anlam’ alabildiğine derine gömülmüştür, sizin o uzun ve yavaş sekanslarda o anlamı bulup çıkarmanız umut edilir. Bununla ilgilenmeyen ve zor bulan izleyiciye de film yapmadığını defalarca ifade etmiştir zaten Nuri Bilge Ceylan.

Bu yıl Sinema Kongresi gibi dahiyane, kaliteli ve keyifli bir organizasyonu bize hediye eden 18. Altın Koza Film Festivali’ nde izledim “Bir Zamanlar Anadolu’da”(2011) filmini. Ceylan,  geleneksel sinema anlayışına bu filminde de bağlı kalıyor… Bulup çıkarmamızı bekleyen bir dolu ‘anlam‘ ın ustaca gizlendiği, uzun, yorucu, yavaş sahnelerle dopdolu bir film.
‘Hiçbir şey anlamadım yine’cilerin yine hiçbir şey anlamayacağı bu filme de sadece popüler olduğu için gitmesini temenni ederek ve üzülerek söylemeliyim ki; “Bir Zamanlar Anadolu’da” filmi Nuri Bilge Ceylan’ın izlediğim en hızlı filmi.
Altın Koza Film Festivali’nde Türkiye prömiyeri yapılan filme gösterilen ilgi gerçekten görülmeye değerdi. Tüm seansları, altı yüz yedi yüz kişilik salonlarda kapalı gişe oynadı. Abartmıyorum inanın…  Sinema önlerinde filmi izlemek için türlü oyunlar deneyen onlarca kişi ve Nuri Bilge Ceylan filmlerini yan yana görmenin bize verdiği keyfi tarif edemem…

Nuri Bilge Ceylan    
Nuri Bilge Ceylan    

Bir kasabanın, taşranın filmi ”Bir Zamanlar Anadolu’da”…
Taşranın sıradan hayatı içinde gömülü kalmış, depresif, yalnız  ve hasarlı hayatların hikâyesi… “Ben senin yerinde olsam bir gün bile beklemezdim gitmek için..” diyor Komiser Naci (Yılmaz Erdoğan) hararetle doktor Cemal’e (Muhammet Uzuner)… Gizli ilişkilerin, yalnızlıkların, cinayetlerin ve saklı kalmış intiharların savurduğu bir avuç insanın yaşadığı kasvetli bir küçük Anadolu kasabasının filmi…
Katili yanına alıp cesedi arayan savcı, doktor, yanında polis ve jandarma…
Yüzlerde saklı hikâyeler… Sayısız fotoğraf içine gizlenmiş yüzler…
Akıllıca ve kimi zaman komikleşen senaryosu ile gördüğüm en geveze Nuri Bilge Ceylan filmi olduğunu da çekinmeden söyleyebilirim. Ayrıntılarda gezinen diyaloglar, hikâyenin akışını kolaylaştırmış. Az konuşan ama çok şey söyleyen portreler…

Bir küçük Anadolu kasabasının insanları… Bazen bitkin, bazen neşeli, cahil, bazen komik…
Sıradan taşra insanları üzerine bir film ”Bir Zamanlar Anadolu’da”…
Yılmaz Erdoğan’ın başarılı oyunculuğu, onu zorla sıkıştırdığımız ‘komik adam’ karakterini fazlasıyla zorlamış. Bazen arada kalıyor, gülmek ve hüzünlenmek arası hislerle izliyorsunuz. Taner Birsel ‘savcı’ karakterinde ve  Muhammet Uzuner ‘Doktor Cemal’de sizi içine çeken bir trajik uyanışı başarıyla verebilmişler. Kötü adamda soğuk kanlı katil ‘Kenan’nı Fırat Tanış neredeyse hiç konuşmayarak etkileyici  bir oyunla resmetmiş.
Alabildiğine Nuri Bilge Ceylan estetiği ve bunun ürünü sahneler, akıllı sinemasal oyunlar ve ışığın neredeyse mükemmel kullanımı ile ”Bir Zamanlar Anadolu’da” kaçırılmayacak bir film.
İyi seyirler…

Kaynak: filmelestirisi

Yayınladığımız alıntı yazılarda yanlış ya da güncel olmayan bilgiler, imla hataları veya anlam bozuklukları bulunması durumunda bundan Düşünbil Dergisi sorumlu değildir.

Yazar:

Godfather Dergi

İki aylık “sine-teori” dergisi olarak çıkan GodFather, sadece popüler sinemayla, güncel filmlerle, vizyon filmleriyle ilgilenen bir dergi değil, sinema tarihi, kült filmler, sinema akımları, yönetmenler ve ülke sinemaları gibi konuları da inceleyecek. GodFather, sinemanın yalnızca estetik ve edebi yanıyla değil; felsefi, politik, psikolojik ve sosyolojik yanıyla da ilgileniyor. Derginin amacı ve yöntemi; Sinema üzerine düşünmek ve düşündüğünü yazmak, sinemayla ilgili araştırıp incelemek ve araştırıp incelediğini yazmaktır.